Global Game Jam bütün dünyada aynı anda yapılan, bir hafta sonu boyunca uyumadan etmeden bir oyun geliştirmeye çalışılan etkinlik. Cuma günü öğleden sonra bir tema açıklanıyor, takımlar oluşturuluyor, pazar günü öğleden sonra oyunlar kodlarıyla beraber upload ediliyor.
Oyunlar Creative Commons ile lisanslanıyor. Yani kodlar ve tasarımlar herkese açık. Ticari olmayan amaçlarla almak, dağıtmak, üzerine inşa etmek serbest. İki şart var, bir, orijinal sahibinden bahsedeceksin, orijinale link vereceksin ve kendi yaptığın değişiklikleri belirteceksin, iki, senin yaptığın hali de Creative Commons lisanslı olmak zorunda.
GGJ 2013 ilk Jam deneyimimdi. Gitmeden önce biraz korkuyordum. Ya bi bok beceremezsem, ya oradakiler hayvan gibi biliyorlarsa, ya da kimsenin kimseyle konuşmadığı, geek'lik seviyesinin hat safhada olduğu zevksiz bir ortam varsa diye tedirgindim.
Öyle olmadı. Gittim, öyle bakınırken Güven Çatak vardı, "İzmir'den gelen sensin herhalde" diye konuştu benle, beklemiyordum. Çok şeker bi adam. Neden İzmir'de de GGJ varken ta İstanbullara kalkıp geldiğimi falan anlattım. İzmir'dekinin başvuru tarihini kaçırdım falan muhabbeti, ama yalan. GGJ'yi fazla önemsediğim için, daha büyük bi heyecan yaşayayım diye çantayı yüklenip farklı şehre gitme hevesiydi sebep, ama anlamazlar şimdi diye öyle dedim herkese :) Öte yandan İstanbul'da bu oyun işinin ortamı var mı, nasıl, kendi gözümle görmek istemiştim.
Biraz oradakilerle diyaloğa girince rahatladım. Başka erken gelenler de vardı. Başlayana kadar geçen sürede herkes olası takım arkadaşlarının neler bildiğini keşfetmeye çalışıyordu. Ben biraz modelleme ve Java biliyordum o zamanlar. Sinan'la o ara tanıştık. Birbirimize modellerimizi falan gösterdik. Aynı ekipte olacağımız o zaman belli olmuş gibiydi. O Unity biliyordu ama kodlama bilmiyordu. Benim Java bilgisinin çöpe gideceği baştan belliydi zaten. Ben de tasarımda çalışacaktım, bize bir kodcu lazımdı.
Sonra tema açıklandı: kalp sesi.
Temanın açıklanmasından sonra bir saatlik beyin fırtınası aşamasına geçildi. O zamana kadar susanlar da bu aşamada açıldı. Harıl harıl fikirler birbirine anlatıldı. Fikirler evrildi, oluştu. Sonra az biraz somutlaşan fikirleri sunmak için tekrar toplaşıldı.
Oyunlar Creative Commons ile lisanslanıyor. Yani kodlar ve tasarımlar herkese açık. Ticari olmayan amaçlarla almak, dağıtmak, üzerine inşa etmek serbest. İki şart var, bir, orijinal sahibinden bahsedeceksin, orijinale link vereceksin ve kendi yaptığın değişiklikleri belirteceksin, iki, senin yaptığın hali de Creative Commons lisanslı olmak zorunda.
GGJ 2013 ilk Jam deneyimimdi. Gitmeden önce biraz korkuyordum. Ya bi bok beceremezsem, ya oradakiler hayvan gibi biliyorlarsa, ya da kimsenin kimseyle konuşmadığı, geek'lik seviyesinin hat safhada olduğu zevksiz bir ortam varsa diye tedirgindim.
Öyle olmadı. Gittim, öyle bakınırken Güven Çatak vardı, "İzmir'den gelen sensin herhalde" diye konuştu benle, beklemiyordum. Çok şeker bi adam. Neden İzmir'de de GGJ varken ta İstanbullara kalkıp geldiğimi falan anlattım. İzmir'dekinin başvuru tarihini kaçırdım falan muhabbeti, ama yalan. GGJ'yi fazla önemsediğim için, daha büyük bi heyecan yaşayayım diye çantayı yüklenip farklı şehre gitme hevesiydi sebep, ama anlamazlar şimdi diye öyle dedim herkese :) Öte yandan İstanbul'da bu oyun işinin ortamı var mı, nasıl, kendi gözümle görmek istemiştim.
Biraz oradakilerle diyaloğa girince rahatladım. Başka erken gelenler de vardı. Başlayana kadar geçen sürede herkes olası takım arkadaşlarının neler bildiğini keşfetmeye çalışıyordu. Ben biraz modelleme ve Java biliyordum o zamanlar. Sinan'la o ara tanıştık. Birbirimize modellerimizi falan gösterdik. Aynı ekipte olacağımız o zaman belli olmuş gibiydi. O Unity biliyordu ama kodlama bilmiyordu. Benim Java bilgisinin çöpe gideceği baştan belliydi zaten. Ben de tasarımda çalışacaktım, bize bir kodcu lazımdı.
Sonra tema açıklandı: kalp sesi.
Temanın açıklanmasından sonra bir saatlik beyin fırtınası aşamasına geçildi. O zamana kadar susanlar da bu aşamada açıldı. Harıl harıl fikirler birbirine anlatıldı. Fikirler evrildi, oluştu. Sonra az biraz somutlaşan fikirleri sunmak için tekrar toplaşıldı.
Fikir sunumları bir çeşit çağrı gibi. "Benim fikrim böyle böyle, ben efendim kodlama biliyorum, çizim bilen gelsin" gibi. Ataman da bu aşamada devreye girip grubu tamamladı.
Şimdi bakınca Ataman'ın sunduğuyla benim sunduğum fikrin tam birleşimi olmuş bizim konsept. Oynanış ise tamamen Sinan'ın elinden çıktı diyebiliriz. İlk tanıştığımızda adam "Ben level designer'ım abi" demişti . Kodlama bilmiyordu, modelleme yapıyordu ama modellemeciyim dememişti, level designer'ım demişti. İlginç gelmişti bana. Hakkaten öyleymiş, ufkum açıldı. Modellemeye çok özenmiyor ama güzel sahne oluşturuyor, güzel puzzle'lar yaratıyordu. Birileri gelip gelip deniyordu oyuna yeni birşey eklediniz mi diye, seviniyorduk. Birileri "Siz n'aptınız hacı?" ya da "Bi oynayabilir miyim son halini?" diye gelince seviniyor insan :)
Eddie's Dream (bizinki)
Oyun uykusuz bir Game Jam etkinliği dönüşü yorgun düşmüş bir elemanın (Eddie) yatağa girince gördüğü kabuslar üzerine. Kendisi bir oyunsever olduğundan ve bütün bir haftasonunu oyun geliştirmeyle geçirdiğinden kabusu da bilgisayar oyunu şeklinde. Unity'nin siyah beyaz filtresi ise oyunun grafiklerinin Limbo'ya benzemesine sebebiyet veriyor :)
Oyunun görüntüsü aşağıdaki şekilde.
Şimdi bakınca Ataman'ın sunduğuyla benim sunduğum fikrin tam birleşimi olmuş bizim konsept. Oynanış ise tamamen Sinan'ın elinden çıktı diyebiliriz. İlk tanıştığımızda adam "Ben level designer'ım abi" demişti . Kodlama bilmiyordu, modelleme yapıyordu ama modellemeciyim dememişti, level designer'ım demişti. İlginç gelmişti bana. Hakkaten öyleymiş, ufkum açıldı. Modellemeye çok özenmiyor ama güzel sahne oluşturuyor, güzel puzzle'lar yaratıyordu. Birileri gelip gelip deniyordu oyuna yeni birşey eklediniz mi diye, seviniyorduk. Birileri "Siz n'aptınız hacı?" ya da "Bi oynayabilir miyim son halini?" diye gelince seviniyor insan :)
Eddie's Dream (bizinki)
Oyun uykusuz bir Game Jam etkinliği dönüşü yorgun düşmüş bir elemanın (Eddie) yatağa girince gördüğü kabuslar üzerine. Kendisi bir oyunsever olduğundan ve bütün bir haftasonunu oyun geliştirmeyle geçirdiğinden kabusu da bilgisayar oyunu şeklinde. Unity'nin siyah beyaz filtresi ise oyunun grafiklerinin Limbo'ya benzemesine sebebiyet veriyor :)
Oyunun görüntüsü aşağıdaki şekilde.
Bölüm tasarımını Sinan, kodlamayı Ataman yaptı. Ben de karakter çizimini, menüleri, fotoşop işlerini falan yaptım. Yancıydım yani. Ödünç bilgisayarla gelmiştim. Onda 3dsmax çalışmadı, 2D'ye döndük. Flash'ta bütün animasyonlarını yaptım, orta noktaları kayık olmuş, elle düzeltmek gerekiyor, bütün yaptığım animasyon işi de çöpe gitti. En son artık yetişmeyecek diye 4 kareli bir animasyon yapıverdik. Onun için oyuna yeterince katkım olmamış gibi hissediyorum. Bu yüzden etkinlikten döner dönmez kendimi ispat etme zorunluluğu hissedip ilk iş karakteri modelledim de adamlara gösterdim :)
Oyunun ggj sitesindeki sayfası:
http://2013.globalgamejam.org/2013/eddies-dream
Denemek için buradan oyunu indirebilirsiniz, ama son upload'da aceleden birşeyleri bozmuştuk, onun için sonlarına kadar oynanmıyor, Exit to Menu yazısı çıkı çıkıveriyor, o haliyle de kaldı :)
Diğer Oyunlar
Çok harika oyunlar çıktı. Ve en son pazar günü oyunlar siteye yüklendikten sonra herkes gözünden uyku aka aka sunumlarını yaptı, bizim oyunu da hata yüzünden sonuna kadar gösteremedik ama olsun, iki gün güzel geçmişti.
http://2013.globalgamejam.org/2013/eddies-dream
Denemek için buradan oyunu indirebilirsiniz, ama son upload'da aceleden birşeyleri bozmuştuk, onun için sonlarına kadar oynanmıyor, Exit to Menu yazısı çıkı çıkıveriyor, o haliyle de kaldı :)
Diğer Oyunlar
Çok harika oyunlar çıktı. Ve en son pazar günü oyunlar siteye yüklendikten sonra herkes gözünden uyku aka aka sunumlarını yaptı, bizim oyunu da hata yüzünden sonuna kadar gösteremedik ama olsun, iki gün güzel geçmişti.