Merdivenlerden yatakhaneye doğru ilerleyen kalabalığın içinde, düşüncelere dalmış halde basamakları çıkarken fark ediyorum: trabzanın üzerinde bembeyaz bir atabey tavuğu, öylece duruyor. Yanından geçip gidiyorum. Tavuktan sekiz on basamak uzaklaşmışken, içimden gelen pişmanlık dolu bir ses, geri dönmemi söylüyor. Dönüyorum. Hala kararsızım. Sırtı bana dönük. Kıpırdamıyor. Sonunda cesaretimi topluyorum:
-Oktay?
Yavaşça trabzandan iniyor ve dış kapıya yöneliyor. Beni duydu mu; duymadı mı, bilmiyorum.
-Oktay, sen misin?
Göz ucuyla arkasına baktığını görüyorum. Adımları hızlanıyor.
-Oktay, OKTAY!
Oktay'ın iyice koşu temposuna varmış olan adımlarına panik halinde bir kanat çırpma ekleniyor. Biraz toz ve birkaç tüy havalanıyor. Bense kalabalığa ters yönde, gelenlerin omuzlarına çarpa çarpa zorlukla ilerlerken, içeri giren son öğrencinin ardından dış kapının kendi kendine yavaşça kapanışını görüyorum. Oktay kapanmadan yetişip aralıktan dışarı fırlıyor ve ardından kapı kapanıyor.
-OKTAY!
Havalanan tüylerden biri avucuma süzülüyor. Bembeyaz, iplik iplik... Gülümsüyorum; ama içim buruk.
Hiç değişmemişsin Oktay.
-Oktay?
Yavaşça trabzandan iniyor ve dış kapıya yöneliyor. Beni duydu mu; duymadı mı, bilmiyorum.
-Oktay, sen misin?
Göz ucuyla arkasına baktığını görüyorum. Adımları hızlanıyor.
-Oktay, OKTAY!
Oktay'ın iyice koşu temposuna varmış olan adımlarına panik halinde bir kanat çırpma ekleniyor. Biraz toz ve birkaç tüy havalanıyor. Bense kalabalığa ters yönde, gelenlerin omuzlarına çarpa çarpa zorlukla ilerlerken, içeri giren son öğrencinin ardından dış kapının kendi kendine yavaşça kapanışını görüyorum. Oktay kapanmadan yetişip aralıktan dışarı fırlıyor ve ardından kapı kapanıyor.
-OKTAY!
Havalanan tüylerden biri avucuma süzülüyor. Bembeyaz, iplik iplik... Gülümsüyorum; ama içim buruk.
Hiç değişmemişsin Oktay.